29 Mayıs 2014 Perşembe

Jennifer McMahon-Söylemeyeceğine Söz Ver Bitti..



Sayfa Sayısı: 282
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: Ephesus Yayınları

Kırk bir yaşındaki okul hemşiresi, Alzheimer hastası olan annesi ile ilgilenmek için kırsaldaki evine dönmüştür. Geldiği ilk gece bir cinayet olur ve küçük bir kız öldürülür. Bu olay, kadının çocukluğunda yaşanan bir başka cinayete esrarengiz biçimde benzemektedir. Sınıf arkadaşları tarafından "Patates Kız" denilerek alay edip dışlanan yoksul arkadaşı Del de otuz yıl önce aynı şekilde öldürülmüştür. Delin katili asla bulunamamış, o günden sonra küçük kız, hayalet hikâyeleri ve efsanelerde ölümsüzleşmiştir. Şimdi, yeni cinayetin soruşturması kahramanımızı karşı konulamaz bir şekilde içine çekerken, geçmişi ve geleceği korkunç, beklenmedik bir şekilde bir araya geliyor. Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değil… Ve gençliğinin hayaletleri unutulmaktan çok uzak.

Uzun zamandır okunmayı bekleyen kitaplarım arasındaydı Söylemeyeceğine Söz Ver.

Kapağı çok ilgimi çekince alıp okudum ve çok beğendim.

Jennifer McMahon’ın ilk okuduğum kitabıydı ve dili gayet akıcıydı.

Yıllar önce öldürülen Del arkadaşlarının verdiği takma adla Patates Kız yıllar önce öldürülmüştür ve katili hala bulunamamıştır.

Kasabada inanışa göre Del’in laneti hala sürmektedir ve Del’in hayaleti aynı şekilde Tori adındaki küçük bır kızı öldürmüştür.

Annesi alzhiemer hastası olan Katy annesi için kasabaya dönmüştür 
ama kendini bir an olaylar zincirinin içinde bulur.

Olay kurgusu çok güzel işlenmişti.

Okurken her an Patates Kız sanki arkamda beni izliyormuş hissine kapıldım.

Kesinlikle tavsiyedir.



İki Blog Bir Kitap-Benim On Altıncı Yüzyılım | Çekiliş


2 kişiye Benim On Altıncı Yüzyılım kitabı hediye.
Tek yapmanız gereken aşağıdaki şartları yerine getirmek ve mail adresinizi yoruma yazmak
Bol şans :)

a Rafflecopter giveaway

İki Blog Bir Kitap-Benim On Altıncı Yüzyılım | Yorum





Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Martı Yayınları

"On altıncı yüzyıl ile modern dünyanın zekice bir kurguyla iç içe geçtiği 

Benim On Altıncı Yüzyılım, okuru daha önce deneyimlemediği, keyifli 

bir zaman yolculuğuna çıkarıyor."

Küçük yaşlarda anne-babası ayrılan, ardından annesinin onu terk 

etmesiyle ailevi bağlara inancı kalmayan Cat, insan ilişkilerinde 

başarısız bir genç kızdır. Kendisiyle yakınlık kurmak isteyenlere karşı

 mesafeli duran, aynı zamanda aşka duvar örmüş biridir. Ta ki babası

 ve babasının hiç hoşlanmadığı nişanlısıyla çıktığı Floransa tatilinde 

tanıştığı, doğaüstü güçlere sahip bir Çingene onu 16. yüzyıl 

İtalya'sına 

gönderene kadar…

Zamanda yaptığı bu yolculuk sırasında tanıştığı birbirinden ilginç 

insanlar ve yaşadığı olaylar sayesinde hayata bambaşka pencerelerden

 bakmaya başlayan Cat, Rönesans İtalya'sındaki macerasına son verip

 modern yaşantısına dönmeyi başarabilecek midir?

"Merak uyandıran fantastik bir kurguyla yazılmış ve bunu okuyucunun

 hayal gücünü yormadan gerçekleştirmeyi başarmış olağanüstü 

nitelikte bir ilk roman."

-The New York Times-

"16. yüzyıl ile modern dünyanın zekice bir kurguyla iç içe geçtiği 

Benim On Altıncı Yüzyılım, okuru daha önce deneyimlemediği bir zaman

yolculuğuna çıkarıyor."

-USA Today-

"İlham veren karakterlerle donatılmış, Harris'in esprili üslubunu

 konuşturduğu oldukça eğlenceli ve fantastik bir roman."

-Publishers Weekly-



Gerçekten eğlenceli ve merak uyandırıcı bir kitaptı.

Hem geçmiş hem de günümüzle ilgili bir hikayeyi yazar gayet güzel bir

 şekilde harmanlamıştı.

Bu sıralar çıkan birbirinin aynısı kitaplardan farklı bir kitaptı.

Okurken 16. Yüzyılla ilgili verilen bilgiler ve Cat ile Lorenzo arasındaki

 aşk da bir o kadar masumdu.

Martı yayınlarından çıkan kitapların kapaklarına bayılıyorum bu arada 

belirtmeden geçemeyeceğim.

Okunma listesine mutlaka eklenmesi gerekenlerden.

Kesinlikle tavsiyemdir.









23 Mayıs 2014 Cuma

Samantha Towle-The Mighty Storm Bitti..





Yazar Adı: Samantha Towle
Sayfa Sayısı:
 329
Dil: İngilizce
Yayın Tarihi:
 Ağustos 2012


Tru bir zamanlar en iyi arkadaşı olan hayatının aşkı Jake Wethers’ı görmeyeli tam 12 yıl olmuştur.

Jake Wethers şu sıralar en popüler gruplardan biri olan The Mighty Storm’ın  seksi, dövmeli ve yoldan çıkarıcı bir cazibeye sahip vokalisti ve grubun belkemiğiydi. Aynı zamanda,ondört yaşındayken ailesi ile Amerika’ya taşınarak arkasında kalbi kırık bir Tru bırakan..


Tru çalıştığı müzik dergisi için Jake ile röportaj yapmaya gönderildiğinde, her ikisi de aralarındaki bağın yeniden canlanmasına ve oluşan ani çekime hiç hazır değildi. Ve buhislerle ilgili ciddi bir sorun vardı;Tru’nun 2 yıllık erkek arkadaşı Will.


Jake Tru’ya geri çeviremeyeceği bir teklif sunar; grupla birlikte dünya turnesine çıkması, her şey bir anda karışır. İşi kabul etmek grupla yollara düşmek demek, Tru’nun Will’i geride bırakması ve grupla, yani Jake ile gereğinden fazla zaman geçirmesi demek

Peki Tru, bir zamanlar kalbini feci şekilde kıran, sevimli ama bir o kadar da  kötü çocuğa karşı koyabilecek kadar güçlü mü? Yoksa, bile bile, dünyanın en meşhur kadın avcısı ile tek gece birlikte olma pahasına her şeyini riske atacak mı?

Vayy be diyorum.
Bu kitap iyi bir çevirmenin elinde en kısa zamanda Türkçeye çevirilmeli en kısa zamanda.

Okurken resmen yaşadım ve kurguya bayıldım.

Özellikle kitabın sonunda olayların başlangıcının Jake’in gözünden anlatılmış olması da ayrı bir güzellik katmış.

Ne diyebilirim ki tek kelimeyle bayıldım :)

“I love you… I’ve only ever loved one girl, Tru – and that’s you. It’s always been you. I’ve loved you from the moment I knew how to love.“ 

“Seni seviyorum.. Şu hayatta sadece tek bir kızı sevdim ve o sendin Tru. Ve hep sen oldun. Sevmeyi öğrendiğim ilk andan beri seni seviyorum.”

“I’ll never be good enough for you, I know that. But I’m no good without you, and if that makes me a selfish bastard for wanting you as badly as I do then so be it because I can’t live a life that doesn’t have you in it.” 

“Senin için asla yeterince iyi olamayacağımı biliyorum. Ama sensiz de iyi değilim ve seni bu kadar çok istemek beni bencil hayvanın teki yapsa da sensiz bir hayatı düşünemiyorum.”

“You’re not just any girl. You’re my girl.” 


“Sen kimsenin değil sadece benimsin.”



Abbi Glines-Rush Too Far Bitti.


Yazar Adı: Abbi Glines
Sayfa Sayısı:
 256
Dil: İngilizce
Yayın Tarihi:
 Mayıs 2014

Fallen Too Far Blaire'in hikayesiydi. 
Şimdi olaylara Rush'ın gözünden bakma zamanı.

Rosemary kumsalındaki herkes Rush ve Blaire'in birbirlerini nasıl delice sevdiklerini bildiğini zannediyor
. Ama şimdi hikayeyi anlatma sırası Rush'ta.








Bu kitap serisini Blaire’in gözünden anlatılan şekilde okurken bir çırpıda bitirmiştim.

Hikaye o kadar akıcıydı ki her kitabı bir günde bitirdim diyebilirim.

Bu kitapta diğer 3 kitapta Blaire’in gözünden anlatılan olaylar Rush’ın gözünden anlatılmış ve okurken hikayeyi ne kadar özlediğimi fark ettim.

Uzun zamandır reederdan yabancı bir şeyler okumamıştım sanırım bu ara yabancı kitaplara ağırlık vereceğim :)

Bir sonraki kitabı sabırsızlıkla bekliyorum.








Liz Jensen-Elçi Bitti..


Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus

Tabiat bir gün verdiklerini geri alacak. Ve insanın kendi elleriyle hazırladığı kıyamette, Son, tahmin ettiğinizden de yakın olacak.

Gabrielle Fox bir süre önce geçirdiği korkunç kazadan sonra kariyerini yeniden inşa etmeye çalışan bir psikologdur. Doğal felaketleri önceden görebildiğini iddia eden, koyu bir Evanjelist inancın içinde yetişmiş Bethany Krall vakasına atanır. Gabrielle, genç kızda gördüklerini kıyamet paranoyasının bir semptomu olarak yorumlar. Ancak yeni felaketler gerçekleşip de Bethany'nin tahminleri doğru çıktığında kıyamet bulmacası daha da karışır. Artık risk küresel boyuta ulaşmıştır.

İstanbul'un da felaket senaryosuna dahil olduğu bu kitabı okurken kıyametin size nefesiniz kadar yakın olduğunu hissedeceksiniz.

"Müthiş bir psikolojik gerilim. Okuduklarınızı unutamayacaksınız."
-Daily Telegraph -

"Kâbuslarımızın gerçeğe dönüştüğü bir senaryo. Elinizden bırakamayacaksınız."
-The Times -

"Olağanüstü bir gerilim romanı; sert, gizemli ve dokunaklı."
-Anthony Minghella -

"İnsan ruhunun en karanlık köşelerine giden tuhaf ve güzel bir yolculuk."
-Mail on Sunday-

"Nefes kesici."
-Independent on Sunday-

Başladığı andan itibaren bir an bile aksiyon ve gerilim bitmez mi bitmezmiş diyorum bu kitabı okuduktan sonra.

Her sayfada ayrı bir merak, her sayfada ayrı bir olay.

Çok severek okudum.

İçinde İstanbul’un geçmesi de ayrı bir sürpriz oldu benim için.

Uzun zamandır bu kadar gerilim ve aksiyon dolu, merak uyandırıcı bir kitap okumamıştım.

Bir daha ki kitap alışverişinizde sepetinize mutlaka eklemeniz gerekenler arasında.

Şimdiden keyifli okumalar :)


Geleneksel Harlequin Günü Mayıs Ayı Kitapları


Merhabalar :)


Mayıs ayı kitaplarını incelemeye hazır mısınız? Kitapları satın almak 

için buraya tık tık

http://www.harlequintr.com/U638,171,2014-05-karanligi-beklerken-kupa-kizi.htm

TESS GERRITSEN - KARANLIĞI BEKLERKEN
Beryl ve Jordan, anne ve babalarının vefatı ile ilgili bir aile sırrını çözmek üzere Paris'e gelirler. Ancak buldukları tüm cevaplar, eski sırların hiç de kolay çözülmeyeceğini işaret etmektedir. Beryl, gerçeğin peşinde ölümüne koşarken, kendisini tehlikenin tutkularla birleştiği bir dünyanın içinde bulur. Eski CIA ajanı Richard Wolf ile işte tam da bu birleşim noktasında tanışırlar. Böyle bir dünyanın içinde dost düşmana ve düşman da katile kolaylıkla dönüşebilir şüphesiz. Peki ya burada aşkın payına düşen nedir?


TESS GERRITSEN - KUPA KIZI

Jordan Tavistock'un, arkadaş hatırına yapamayacağı şey yoktu. Bir eve hırsız gibi girip arkadaşı için tehlikeli olacak mektupları çalmayı bile kabul etmişti. Hiç hesapta olmayan şey ise, orada suçüstü yakalanmaktı. Hem de başka bir hırsız tarafından. Üstelik son derece güzel bir kadındı bu hırsız. Gerçek bir soyguncu olan Clea ve Jordan'ın esas meselesi, mutluluğu birlikte yakalayıp yakalayamamaktan ziyade o kadar uzun süre hayatta kalıp kalamayacaklarıydı.

Blogumu takip edenler Tess Gerritsen'e pek ısınamadığımı bilir ta ki bu kitaba kadar.

İçerisinde iki ayrı hikaye barındıran bu kitabı okuduktan sonra elimdeki Tess Gerritsen kitaplarına öncelik vermeye karar verdim.

Kitabın başından sonuna kadar heyecan bir an düşmedi.
Kesinlikle tavsiyemdir.


http://www.harlequintr.com/U637,96,2014-05-kosulsuz-sevgi-hayalden-de-ote.htm

SUSAN WIGGS - KOŞULSUZ SEVGİ
Linda ve Dan'in on sekiz yaşına basan kızları Molly'nin, koleje gitmek için evden ayrılma vakti gelip çatmıştır. Molly doğduğundan beri, karı kocanın öncelikleri hep kızları olmuş, kendilerini adeta onun mutluluğuna adamışlardır. Peki, Molly gidince onları ne bekliyordur? Molly'nin bıraktığı boşluk nasıl doldurulacaktır? Linda yol boyunca hayatını, yaşadığı acı tatlı olayları düşünme fırsatı bulur. Bir yandan kızına sıcacık bir armağan hazırlarken, kendi yaşamı için de yepyeni kararlar alır.

HAYALDEN DE ÖTE - MICHELLE REID
Biri beni yakışıklı çapkınlarla, oğullarına düşkün üvey annelerden kurtarsın!
Rico evlendikten sonra yeni karısı ile beraber Milano'da yaşayan annesi Angelina'nın yanına yerleşmeyi düşünüyordu. Rico bir takım üçkâğıtçılık işlerine bulaşmıştı. Üvey kardeşi Yunanlı milyarder Leo Christakis, Rico'nun nişanlısı Natasha'nın, şirketi dolandırdığını sanıyordu. Oysa işler çok daha karışıktı. Acaba Natasha Moyles bir hırsızla evlenmek üzere olduğunu öğrense ne yapardı? Kim kimden hesap sormalıydı?

Bu kitabı okurken de kah hüzünlendim kah mutlu oldum.
Her iki hikayede de hem yürek burkan hem de mutlu eden olaylar vardı.
Severek okudum.

http://www.harlequintr.com/U644,95,2014-05-haylaz-asilzade.htm

CAROLE MORTIMER  - HAYLAZ ASİLZADE

Stratton Dükü, Rupert Stirling uzun zamandır Şeytan lâkabıyla anılırdı. Ve bu lâkabı bayanların yatak odalarının içindeki ve dışındaki ölçüsüz maceralarıyla, hak ederek kazanmıştı.
Her ne kadar sosyetenin müstehcen dedikodularının odağı olsa da, uygunsuz davranışlar Pandora Maybury?e göre değildi. Keşke gerçekte ne kadar masum olduğunu bilebilselerdi? Buna kendisini çirkin bir durumdan kurtaran Rupert Stirling de dâhildi.

Ancak Rupert Stirling, Pandora'yı kendine ayırmak için şeytani plânlar peşindeydi.

Önce Rupert'i boğmak istedim ama kitabın sonlarına doğru bayıldım :)
Kitap o kadar merak uyandırıcıydı ki bitirmem bir saat aldı.
Kesinlikle tavsiyemdir :)












21 Mayıs 2014 Çarşamba

Asude-Pabucumun Ajanı Bitti..




Sayfa Sayısı:
 496
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Ephesus Yayınları

Ben Deniz Akın; Fiyasko Birlik Başkanı, yirmi beş yaşında, babasının kızı, annesinin kız kurusu, ekonominin niteliksiz iş gücüyüm. Klasik bir dünyalı, yurdum insanı, fazlaca dağınık ve meteliğe kurşun değil, ancak palavra sıkan beş parasız biriyim.

Tuna Üstüner ise 'Enler' listesinin zirvesinde bir yakışıklı, holdinglerin genç veliahdı, titiz ve disiplinli tam bir Kurumsal Kasıntı. Ben bir enkazsam o bir saray, ben bir köleysem o bir kral, ben bir esintiysem o bir tufan. Ve o benim hem felaketimin, hem de kurtuluşumun adı.

Bizim hikâyemiz nefretle başlayıp, şiddetle devam ederek, aşkla yol aldı. Beni şirketinden kovması hiçbir şey ifade etmiyordu, çünkü kanunlar bizi birbirimize mecbur bırakmıştı. Tuna her gün beni görecek ve ben her gün onun aşkıyla savaşacaktım. Bu aşk çıkmazının ortasında onu mahvetmek için tutulan bir ajan olduğumu ise çoktan unutmuştum.
Hem de onunla evlenecek kadar!



Uzun zamandır kahkahalarla okuduğum bir kitap olmamıştı ta ki Pabucumun Ajanına kadar :)

Okuduğun tüm yabancı kitapları unutun.

Bu kitabı yazan bizden biri.

Beni de en çok şaşırtanlardan biri de bu oldu ya bizim yazarlarımız da böyle kitaplar yazabiliyormuş diye.

Hem de yabancı kitaplara taş çıkartacak şekilde.
Bizden bir şekilde. İçinde bizden bir şeyler barındırır şekilde.


Denize, o sivri diline, laf sokmalarına altta kalmamalarına bayıldım.

Tek kelimeyle harikaydı.

Hele hele o Bim poşeti kısımlarında koptum resmen.

Hep kitaplarda okuduğumuz kızlar alttan alan, karşısındaki yakışıklıya içi giden, kendini beğendirmek için 40 takla atan ve uysal kızlarımız var ya işte Deniz onların tam tersi.

Bir de Tuna Üstüner var tabi :) Uranüslümüz, kendisi bu dünyaya ait değil sevgili okuyucu. O kadar burnu kaf dağındaki Deniz’in farkında bile değil.

Olay akışı, kurgusu, dili çok akıcıydı.

Asude’nin Gül ve Avcı kitabını da almıştım iyi ki almışım dedim.
Türk yazarlarından böyle kitaplar görmek gerçekten gurur verici.
Ellerine sağlık Asude..