6 Mart 2014 Perşembe

Ece Temelkuran-Düğümlere Üfleyen Kadınlar Bitti...




Sayfa Sayısı: 480
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Everest Yayınları

Bir kadının kalbini fena kırmış bir adam...

O adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadın... Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yolculuğun romanı. Ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğuda geçiyor. Saraylar devrilip, meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü: Bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden?

"Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgârına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar sevilsek tamir olmayız."

Tanrının Unutulan Çocuklarından hemen sonra okuduğum kitaptı Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu kadar çok tasvir içeren iki kitabı arka arkaya okuduktan sonra çok yoruldum.
Hikaye çok güzel bir hikaye ama sevgili Ece Temelkuran o kadar çok tasvir ve gereksiz detaya girmiş ki sıkılmadan edemedim kitabı okurken. Merak etmedim desem yalan olur ama kitap yarım bırakma huyum olsaydı Tanrının Unutulan Çocuklarından sonra yarım bırakacağım bir diğer kitap da bu kitap olurdu sanırım.
Daha önce de dediğim gibi konu çok güzel bir konu ama işlenişi açısından yazar kitabı 250 sayfa yazacakken uzatarak 480 sayfaya ulaşmış. İster istemez o kadar çok tasvir ve gereksiz olay okuyorsunuz ki bir süre sonra e şimdi ne olacak sorusunu kendinize soruyorsunuz maalesef ki 4 kadın ana karakterimiz Türk olan yazar kızımız da bunu kendisine sık sık soruyor.
Maalesef bu kitapta da ne Amira, ne Meryem ne de Madam Lilla’yı kafamda canlandırabildim ki bu bana göre bir kitapta olması gereken en önemli özelliklerden bir tanesi.
Evet yazarın bazı sözleri hoşuma gitmedi değil ama bunlar kitabı sevmeme yeterli olmadı.
Eğer bol tasvirli kitapları seviyorsanız okuyun derim..

“Bazen hayatınıza geri kabul edilmek için yapabileceğiniz hiçbir şey kalmaz. Denedikçe düşkünleşirsiniz. Bir küçük hata… Küçücük bir şey bütün hayatınızı silip atar. Hep birlikte size gülerler. Sizin olmadığınız her yerde -bundan emin olmanız için her şeyi yaparlar- sizden bahsedilir ve gülünür. Küçük düşersiniz, ezilirsiniz…”

“Hakikatte kadınlar, bu alem içinde başka bir alemde yaşarlar. İçinde aşklarını ve büyülerini üfledikleri bir alemdir bu. Erkekler biteviye o alemi hırpalar, yıkar. Kadınlar ise yeniden üfleyerek nefesiyle kurarlar o alemi. Kadınlar, erkekleri de üfleyerek var ederler. Bir erkek, bir kadının nefesi kadardır; başka hiçbir şey değildir.”

“Evlilik, tatlı hanımefendi, porselen takımların desenlerini adamın yüzünden daha çok gördüğün bir münasebettir. Benim ise, şükür ki, her zaman porselen takımlardan daha heyecanlı şeyler oldu hayatımda. Çin porselenlerinden daha desenli adamlar!”

“Günün birinde bir erkek kalbinin çölünde bir serap gördüm. Serap yağmur duasına dönüştü zamanla, dua deryaya. Böylece doldurdum kumu balıklarla. Seraptan da duadan da yorulduğum zamanlarda adam döndü bir deniz-mezarlığa. Balıklar çırpınmadan bir anda öldü. Ve gördüm ki ben, yine aynı adamda yeniden icat edebiliyorum suyu, yeniden serap, yeniden derya ve yine dolduruyorum balıklarla bir adamın çölünü. Bütün aşklar budur. Aşk, kadınlar yorulunca biter. Kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder. Ne ki ben bütün kadınlar gibi değilim. Ben çok küçükten beri sadece kendi ayakkabılarımın üzerindeydim.”

“Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgarına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoka biz ne kadar sevilsek tamir olamıyoruz.”


Kitabın tanıtım videosu:




1 yorum:

  1. Aynı şekilde okurken çok sıkıldım.Bir türlü ilerlemedi kitap.
    Ben bitiremedim.Daha sonra okumak için bıraktım.

    YanıtlaSil